Druidler’in bilgilerini sonraki nesillere metinlerden daha çok sözlü olarak geçirmeleri sebebiyle, Kelt Astrolojisi ile ilgili yazılar az sayıda olmakla birlikte, bunların incelenmesi ve çevirisi için de gerekli çaba gösterilmemiştir. Günümüzde Eski İrlanda Astrolojisi veya Kelt Ağaç Astrolojisi olarak da adlandırılmaya başlanan Kelt Astrolojisi, ağırlıklı olarak İrlanda’daki Druidler’in uyguladığı, içeriği tam olarak bilinmeyen bir Astroloji türüdür.

 

Druidler’in bilgilerini sonraki nesillere metinlerden daha çok sözlü olarak geçirmeleri sebebiyle, Kelt Astrolojisi ile ilgili yazılar az sayıda olmakla birlikte, bunların incelenmesi ve çevirisi için de gerekli çaba gösterilmemiştir. Var olan metinlerin bir kısmı da, Aziz Patrick’in bizzat kendisinin yaktığı Pagan metinleriyle birlikte ebediyen yok olmuştur. Diğer taraftan, Batı, Hint veya Çin Astrolojisi’ndekilere benzemeyen, kendine özgü bir semboller sistemi içerdiği bilinmektedir. Bu semboller de, çoğunlukla Ogham adı verilen alfabelerinde şifrelenmiştir.

 

Robert Graves, 1946’da yazdığı The White Goddess’da (Beyaz Tanrıça) Kelt alfabesini yüzeysel olarak incelemeleri ve bunların sembolizmleri hakkında oluşturduğu fikirler ile konuya bir açıklık getirmiş gibi görünse ve The White Goddess New Age yazarları arasında oldukça popüler olmuşsa da, bugün bilinenen Kelt Astrolojisi’nin daha sonradan “imal edildiği”, mevcut Astroloji dallarından esinlenilerek baştan kurulduğu görüşü yaygındır. Zaten Graves’in eserinin amacı, Kelt Astrolojisi’ni incelemek değil, kendi deyişiyle “şiirsel mitlerin tarihini gramerini” sunmaktır. Bu nedenle aslında bir şair olan ve şiiri inceleyen Graves, bu tip akademik eksiklikler sebebiyle eleştirilemez.

 

Her ne kadar eserinde birçok tespitte bulunmuş, insanlığın gelişiminden ve gerçek şiirin köklerinin de kendi “Beyaz Tanrıça”sının kültünün ritüellerinden geldiğini iddia etmişse de, böyle bir Beyaz Tanrıça’nın tarihin hiçbir zamanında kendi ifade ettiği şekilde bir inanç sisteminde yer almadığı aşikardır. Graves, Beyaz Tanrıça’yı, tanrıçaya tapınma kültlerinin prototip dinler olduğu fikri için öne çıkarmış ve onu çoğunlukla şiir tarihinin gelişimi ve içeriği üzerinden takip etmiştir.

 

Eleştirilsin veya eleştirilmesin, bugün Kelt astrolojisi hakkında eldeki bilgilerden şu şekilde bir özet çıkarılabilir. MÖ 1000 civarlarında İngiltere Adaları’nda yaşamış Kelt rahipleri olan Druidler, 13 ay içeren Ay takvimi kullanmışlar ve Zodyak’ı da bu nedenle 13 bölüme ayırmışlardır. Yani Kelt Astrolojisi Güneş’in değil, Ay’ın hareketlerine bağlıdır ve bu nedenle Lunar Astroloji dalları arasında sayılır. Kullandığı Zodyak da, bizim bugün kullandığımız, Güneş’in yaklaşık 1 ayda aldığı mesafeye göre sınırlandırılan 12 bölgeyi içeren Zodyak’tan farklılık gösterir.

 

Zodyak sembolleri de birçok kültürde gördüğümüz şekilde hayvanlar değil, ağaçlardır. Druid inancı, genllikle doğanın ve doğaüstünün güçlerinin farkında olma temeli üzerine kurulmuştur. Bu güçler de ağaçlarda yaşayan periler ve ruhlar tarafından temsil edilmektedir. Ağaçlara, Üstün Varlık’ı temsil eden Güneş tarafından bazı özellikler ve belli ruhlar verilmiştir ve bu sayede de Sonsuz Bilgi ve Bilgeliğe sahip yaşayan varlıklar olmuşlardır. Yaşam Döngüsü’nü, ölümü ve yenilenmeyi ifade ederler. Bu inanç doğrultusunda Druidler, evreni de kökleri toprağın derinliklerine, dalları göklerin yüksekliklerine uzanan bir ağaç olarak tasavvur etmişlerdir.

 

Onlara göre insanlar da ağaçlardan inmişlerdir ve bunların mistik özelliklerini de yanlarında getirirler. Robert Graves’in incelediği alfabe Ogham’ın, bir nevi işaret dilinden uyarlandığına ve bazı eski Kelt dillerinin alfabesi olduğuna inanılmaktadır. Alfabedeki 20 harfe, Druidler’in en kutsal gördüğü 20 ağacın ismi verilmiştir. Bu harfler, hala Keltler’den kalan taş anıtların üzeride kazınmış halde bulunmaktadır. Keltler, insanları, doğum tarihlerine bağlı olmak üzere şu ağaçlarla ilişkilendirmişlerdir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir