Babil’den yayılan haberler bir anda Akdeniz kıyılarındaki bütün ülkelere yayılmıştı…  Ne oluyordu?…

Genç Pers Kralı Kyros (Keyhüsrev) Astyagesin Med İmparatorluğu’nu yıkmıştı. Lidya’nın zenginliği ile dillere destan olan hükümdarı Krezüs bunu öğrenince korktu. Çünkü fetih hırsıyla yanan ve savaşa iyice hazırlanmış Keyhüsrev’in bundan sonraki hedefinin kendi ülkesi olacağını tahmin ediyordu. Bunu önlemek amacıyla, gelişmekte olan Pers gücünü yok edip edemeyeceğini düşünmeye başladı. Ve bu konuda emin olmak amacıyla, Grek ülkesinde ve Libya’da bulunan kahinlere başvurmaya karar verdi. Ancak daha önce de bu kahinlerin güçlerini sınamak istedi.

 

Adamlarına şöyle bir emir vererek yola çıkardı:

“Adamlar yolculuğa başladıktan itibaren günlerini sayacaklar ve yüzüncü günde kahinlere başvurup, O anda Lidya Kralı’nın ne yaptığını soracaklar. Verilecek cevap aynen yazılacak ve kendisine getirilecek.” Dedikleri harfiyen uygulandı…


Elçiler yolculuklarını tamamlayıp tekrar Başkent’e döndüklerinde, Krezüs getirdikleri yazıları heyecanla okudu ve büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Kahinlerin hiç biri ne yaptığını bilememişti. Ancak Delphi’ye gidenler dönüp de getirdikleri yazıyı görünce pek sevindi. Büyük bir heyecanla Veziri’ne: “Gerçek kahin bu…” diye haykırdı. O gün ne yaptığını Delphi’deki kahin bilmişti…


“Kaplumbağa kokusu bu, bana kadar ulasan. Zırha bürünmüş hayvan, kuzu etiyle birlikte. Tunçtan bir kabın içinde, kaynayıp duruyor. Tunç kuşatmış her bir yanını, hem üstünü hem altını.”

 

Bu sözler gerçeği ta kendisiydi. Elçiler yola çıktıktan sonra Krezüs, kararlaştırılan günde kimsenin tahmin edemeyeceği bir şeyler yapmayı düşünmüş ve sonunda; bir kaplumbağa ile bir kuzu etini almış, ikisini birden kapağı sımsıkı kapalı bir tunç kabın içinde pişirmişti!…

 

Bu olay ünlü tarihçi Halikarnaslı Heradot’un kaleme aldığı satırlardan sizlere aktarılmıştır…

Apollon’un Delphi mabedi bir zamanlar büyük inisiyatik çalışmaların yapıldığı önemli bir merkezdi. Heradot burada bulunan rahibe Pythia’nın bu esrarlı yeteneğini çok uzaklarda cereyan eden olayları görme kudreti olarak açıklamaktadır.

 

Bu tip olaylara tarihin her döneminde rastlanmıştır, Bu şaşırtıcı güçler, insandan ayrılmaz bir nitelikte görülüyor. Ayrıca insanın değişen yaşama ve düşünme alışkanlıklarından da pek etkilenmiyor. Maddesel ve zihinsel alandaki tüm gelişmelere rağmen, günümüzde de bu tür olaylar yaşanmaktadır. Şimdi eskiye oranla çok daha fazla önemle karşılanmaları, günümüz biliminin konuya el atmasından dolayıdır. Ortacağ’ın karanlıklarında, içine şeytan girdi diye yakılan kahin ve kahineler artık günümüz laboratuvarlarında araştırılmaya tabi tutulmaktadır.

 

Bu tür yeteneklerin eski devirlerde daha sık ortaya çıktığı da ayrı bir gerçek. Bunun sebepleriyle ilgili ayrıntılı araştırma yapmak isteyen okurlarıma Sınır Ötesi Yayınları’ndan çıkmış olan “Gizli Sırlar Öğretisi” adlı kitabı tavsiye ederim.Günümüzde bu tür yeteneklerini kullanabilen insanların sayısı oldukça azalmıştır. Çünkü aradan geçen yıllar, insanları biraz daha maddeye gömmüş ve bunun sonucu olarak da sezgiler yerine, mantıksal çıkarımlar daha ön plana geçmiştir. Oysaki sezgilerin de kendisine has mantıksal bir açıklaması bulunmaktadır. İşte günümüz Parapsikolojisi’nin araştırdığı da budur…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir